Rivayet olunur ki: İbrahim ‘aleyhisselâm Azrail (a.s.)’a şöyle dedi:
– Ey Azrail! Sen kötü insanın ruhunu alırken hangi su¬rette ona göründüğünü bana gösterebilir misin?
– Sen buna tahammül edebilir misin?
– Evet tahammül ederim. Azrail (a.s.):
– Öyleyse yüzünü başka tarafa çevir, dedi. Hz. İbrahîm (a.s.) ondan yüzünü çevirdi. Sonra döndü ki: O; korkunç kıya¬fetli, pis kokulu, saçları dikleşmiş siyah bir adam… Ağzından alev saçıyor ve burnundan duman çıkıyor. Bu manzarayı gören İbrahîm (a.s.) düşüp bayıldı. Sonra ayıldığı zaman Azrail (a.s.) ilk suretinde göründü ve İbrahîm (a.s.) ona şöyle dedi:
– Kötü adama hiçbir şey olmasa da, yalnız senin yüzü¬nü görmek ona kâfidir.
İbrahîm (a.s.), ölülerine ağlayan birtakım insanlar gördü. Onlara:
– Ölüler için değil, kendiniz için ağlasanız daha hayırlı olur. Zira ölen üç korkudan kurtulmuştur:
1. Azrail’in yüzünü görmekten kurtuldu. Çünkü o, O’nu bir defa görüp geçti.
2. Ölümün acısından kurtuldu. Çünkü o, onu da tattı.
3. Hayâtın ne şekilde sona ereceğinden. Ondan da emin oldu.
“Akıllıya gereken; kendi nefsi için ağlamak “Zîrâ ağlanacak odur” ve ölümün ensesinde onu beklemekte olduğunu bilmektir.”
Kim ki kulların sırlarına muttalî olup da merhameti İlâhiyye ile ahlâklanmaz ise onun bu durumu kendisine fitne ve imtihandır. Birçok veballeri kendisine çekmesine sebeb olur. Çünkü bu hâl, onun kendi nefsini büyük görmesine, yaptığı amel ile ücûb duyup başkasına karşı tekebbür etmesine vesîle olur. Bu ise fitnenin en büyüğüdür. Zîra Allah ta’âlâya mahsûs azamet ve kibriyâ sıfatlarının kendisinde olduğunu iddia etmek vebaline düşmüş olur. Bu en büyük vebaldir. Zillet ve rüsvâylığın ve ilâhî azaba müstehâk olmanın en büyük sebebidir.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu (k.s.), Hz. İbrahîm (a.s.), 28-29.s.)
Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin