El-Mesâbîh hadislerinden:
“Kim, ilm-i nucûmdan (yıldızlar ilmi) bazı bilgiler elde ederse, sihirden bir şube almış olur.” Bu gibi (sihir) ilimleri öğrenmekte hayır olmadığı gibi, bu konuları ihtiva eden felsefî ve diğer kitabları da elde tutmakta hayır yoktur, hatta bunlara bakmak bile caiz değildir.
Allâh (c.c.) indinde kadrini bilmek istersen, Allâh (c.c.)’ün, seni hangi hususlarda kullandığına bak. Zira ameller, alâmetlerdir, haller kerametler, kerametler ise delîl, ilimler de vesilelerdir. Hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Îyne ile alış veriş yaptığınızda, öküzlerin kuyruklarını yakalayıp, ziraate razı olduğunuzda ve cihâdı terkettiğinizde Allâh (c.c.) size öyle bir zilleti musallat kılar ki, dîninize dönünceye kadar sizi ondan kurtarmaz.”
Îyne (alış-verişle ilgili bir tâbir olarak) birinin, diğerine bir eşyayı belli bir zamana kadar belli bir ücretle satması, sonra da satmış olduğu paradan daha azı ile onu satın almasıdır. Hadîs-i şerifte buna îyne denmesi, sahibine parası peşin geldiği içindir. Zira hâzır hal demektir. Müşteri onu, peşin para ile satmak için satın alır. Bu hadîs-i şerifte, cihâdı terkeden ziraatcileri kötüleme vardır.
Böylece ziraatle uğraşıp, cihaddan yüz çeviren kişi zilleti hak etmiş olur. Dünyâyı imâr, kâfirler için esas, mü’minler için arızîdir. Çünkü müslümanlar dünyâyı âhirete bir vesile yaparlar, kâfirler ise bu basit (adî) hayatın maddî yönünü bilirler, âhiretten ise gafildirler.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“- Dünyâ mü’minin hapishanesi, kâfirin cennetidir.”
Yani mü’minler için âhirette Allâh (c.c.) o kadar ni’metler hazırlamıştır ki, dünyâsı âhirete nisbeten hapishane gibidir. Kâfirler için de o kadar azâb vardır ki, dünyâ adetâ onlar için cennet sayılmaktadır.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu (k.s.), Bakara Sûresi Tefsîri, 167.s.)
Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin